Ruhsal sorunlarımızın büyük çoğunluğu aile yaşantılarıyla ilgilidir.
Ailemiz bize nasıl davrandıysa biz kendimize öyle davranırız ve bize öyle davranan insanlarla ilişki kurma eğiliminde oluruz. Bu bizim için daha tanıdık daha bildik bir senaryodur, ve elimizdeki kötü senaryo bile hiç bilmediğimizden daha güvenli görünür. Romantik ilişkilerimiz de büyük çoğunlukla ailemizden biriyle kurduğumuz yani aşina olduğumuz ilişkinin bir tekrarı gibidir.
Dolayısıyla yaşadığımız neredeyse her sorunun kaynağı ailede yaşanmıştır ve çoğunlukla çocukluk yaşantılarıdır. Bizi zorlayan meseleler bugünün meseleleri olabilir ancak bugünün meseleleri karşısında neden bu denli zorlandığımızın cevabı çocukluk yaşantılarımızda ve neredeyse tamamen ailemizle ilişkilerimizdedir. Şu ana kadar kökenleri ailede oluşmayan çok çok çok az ruhsal problem veya zorlanma ile karşı karşıya kaldım.
Evet ruhsal problemlerimizin kaynağı annemiz babamız başta olmak üzere diğer yakınlarımız. Onların bu şekilde olmalarının nedeniyse onların kendi anne babalarıyla yaşadıkları bir takım problemler. Anne babalarımız da bizim gibi kendi ebeveynleri ile ilişkilerindeki yaşadıkları problemlerin sonucunda oldukları kişi oldular, benzer ruhsal problemler yaşadılar ve bize bir takım sorunlar yaşattılar. Siz muhtemelen nesiller boyu aktarılan problemlere dur demek isteyen kişisiniz. Dolayısıyla böyle bir süreçte hem kendinize hem de sizden sonraki nesillere bir yatırım yapıyor olacaksınız.
Herkes normalken siz problemli değilsiniz
Türkiye araştırmalarda dünyanın en mutsuz, hayattan en az keyif alan, en öfkeli ülkeleri sıralamalarında hep en üstlerde yer alıyor. Bir psikolog desteğine başvurmak herkes iyiyken biz problemliyiz anlamına veya ilişkilerde, çatışmalarda problemli olan taraf biziz anlamına gelmiyor. Bu konuda neredeyse herkesi problemli hasta görmek veya çok ciddi bir noktaya ulaşmadıktan sonra bu durumları insani görmek ve insan olmanın bir parçası olarak kabul etmek gibi iki seçeneğimiz var. Benim gördüğüm hemen herkes bir takım ruhsal problemlerle boğuşuyor ve bazı konularda ızdırap yaşıyor. Kimisi bunu olgunlukla karşılayıp hayatını tıkayan ruhsal süreçleri yolundan kaldırmaya çalışırken kimisi problemin varlığını kabul edebilecek bir içgörü veya özgüven sahibi değil ki bunlar da başka türlü bir takım sorunlara karşılık geliyor.
Kendinizi suçlama eğilimi olan, kendiyle barışık olmayan bir insansanız “ben sorunluyum, diğerleri iyi” gibi düşünme eğiliminde olabilirsiniz ki bu doğru değildir. “Benim bir sorunum yok etraftaki insanlar sorunlu bana hep böyle insanlar denk geliyor,” diyorsanız bu da hem inandırıcı değildir hem de yine farklı ruhsal problemlere işaret edebilir. Hepimizin ruhsal olarak zorlandığı mantığının ve duygularının yanlış çalıştığı bir takım konular vardır ancak buna rağmen kendimizi ve diğer insanları kabul etmeli ancak yapabiliyorsak refahımızı, yaşam kalitemizi artırmak için çatışmaların bize bakan taraflarında kendi sorunlarımızı çözmeye çalışmalıyız.
Psikoterapi kusursuz bir araç değildir.
Psikoterapi kusursuz bir müdahale şekli değildir.
Psikoterapiden neler beklenebileceği konusunda çoğu kişinin kafası oldukça karışık. Sınırlarını koruyamayan, hakkını savunamayan, rahatsızlığını dile getiremeyen, çatışmaya giremeyen bir kişinin bunları yapabilir hale gelmesi bir psikoterapi başarısıdır. Ancak pek tabi bu durum o kişinin etrafındaki herkesi memnun etmez. (ancak çoğunlukla zamanla alışırlar) Bu durum “terapiye gidince daha kötü oldun” dan “Allah senin o psikoloğunun belasını versin”e kadar çeşitli geribildirimlerle gelebiliyor. Sürecin bazı aşamalarında daha önce yaşanamamış dile gelmemiş bastırılmış öfke duygularının da açığa çıkması ve kişinin bir dönem etrafına daha öfkeli olması çoğu zaman sürecin sağlıklı bir aşamasıdır ancak dışarıdan kafa karıştırabilir.
Diğer yandan hiç bir terapi yada müdahale sizi her zaman sakin, dingin, hiç bir şeye sinirlenmeyen, her konuda makul ve mantıklı olan aşkın bir varlığa dönüştürmez.
Bir psikoterapi sürecinde ne kadar verim alabilir kendinize neler katabilirsiniz bu çok sayıda faktöre göre değişebilir ama çoğu senaryoda alternatif olarak deneyebileceğiniz bir başka seçenek olduğunu düşünmüyorum. Bazı durumlarda sonuçlar yaklaşık olarak öngörülebilir olsa da sağlığın (ve neredeyse diğer her uzmanlığın) her alanında olduğu gibi psikoterapide de sonuçlar tam öngörülemez. Bazen sorunlar tamamen ortadan kalkar. Bazen mutlak bir çözüm olmayabilir ancak çoğu durumda belirgin bir fayda sağlar ve sorunlar daha rahat yönetilebilir düzeylere geriler. Hayatını mutsuzluk ve ızdırap içinde geçiren yaşam kalitesi çok düşen çoğu insan içinse kesinlikle denemeye değer.
Ruhsal sorunlar kendi kendine geçmez
Evet psikoterapi her zaman kusursuz bir şekilde bizi arzu ettiğimiz yere götürmez. Şu sıkıntıları atlatsam, borçları ödesem, partnerimle barışsam her şey yoluna girecek desek de çok büyük çoğunlukla kendimizi yeni krizlerle boğuşuyor buluruz. Ruhsal sorunlarımızı o günlerde yaşadığımız sorunlarla ilişkilendirme eğiliminde olsak da bir sorun gider yerine bir başkası gelir ve biz yıllardır aynı ruhsal durumun içinde yaşamaya devam ederiz. Araştırmalar şu sorunum çözülseydi kendimi iyi hissettim dediğimiz sorunlar çözülse de kendimizi iyi hissetmeme halimizin çok çok büyük bir çoğunlukla devam ettiğini gösteriyor. Bazı ruhsal sorunların seyri ve şiddeti yaşa ve tabi ki yaşam faktörlerine göre değişse de bu değişim her zaman arzu edilen doğrultuda olmadığı gibi iyi yönde olsa bile arzu edilir seviyede olmuyor belki biraz hafifleyebiliyor ve kişinin yaşam kalitesini düşürmeye devam ediyor. Böyle olunca hayat ruhsal sorunlarımızdan kaçınmak için bir oyalanma ve oyun sahasına dönüşüyor.
Çevresel koşullara göre, yaşam koşullarına göre veya çevresel/biyolojik farklı etkenlere göre ruhsal sorunlar dönem dönem artıp azalabilir ancak zaman içinde bu sorunların kendiliğinden ortadan kalkması çok rastlanılan bir tablo değildir. Bazı ruhsal sorunlarda yaşla beraber kişinin kendini ve sorunları daha iyi idare etmesi beklenebilirken bazen bunun tam tersi olabilir. Kimisi yavaş yavaş ruhsal sorunlarıyla başa çıkmayı öğrense de insan kendi kendini doğru bir şekilde değerlendirebilecek bir ruhsal yapıda olmadığından çok şeyi gözden kaçırır ve süreç pozitif yönde ilerlese bile arzu edilen seviyeye gelmesi insan ömrüne sığmaz. Siz de belki bu sorunları kendi kendime aşacağım diye yıllardır kendinizi oyaladınız. Yaşam bize bir şeyleri öğretebilir belki ya da muhakkak kendi gayretimizle bir çok konuda öyle böyle yol alabiliriz ama kaç yaşına gelmiş olursa olsun kendi kendine sorunlarını çözebilmiş bir insan henüz tanımadım.
Mükemmel psikolog/terapist yoktur.
Mükemmel psikolog ya da terapist yoktur. Öyle bir uzman bulsanız ki parmak şıklatır gibi sizi sorunlarınızdan kurtarsa istiyor olabilirsiniz. Tabi ki bunun mümkün olmadığının farkındasınız. Hadi onu yapamasa bile en azından yaptığı müdahaleler hep doğru ve yerinde olsa. Malesef bu beklentiler de geçerli değil. Her terapistin kendi kişiliği, kendince bir çalışma tarzı ve olaylara karşı kişisel bir bakış açısı vardır. Bunun ötesinde hepsinin kendi içerisinde mücadele ettiği ve bazen çözemediği sorunları vardır. Yani her uzmanın ve her yöntemin avantajlı ve dezavantajlı olabilecek yönleri her insan gibi güçlü ve zayıf yanları vardır. Mükemmel olmaya ve/veya görünmeye çalışmaz. Zaten iyi bir terapi süreci için öyle olmaya da gerek yoktur.
Bunlara ek olarak bir uzman ne kadar iyi olursa olsun bazı ruhsal sorunların çözümü hızlı gerçekleşirken kimisi zaman alır. Bu durum uzmandan uzmana pek değişmez. Zaman zaman garip iddialar ile karşılaşılsa da 6 ayda alınacak yolu 1 ayda aldırmak, 2 yılda alınabilecek yolu 3 ayda aldırmak mümkün değildir.
Psikoterapi farkedilmese de çoğunlukla aynı zamanda ekonomik bir yatırımdır.
Ruhsal örgütlenmemiz hayatımızın bir çok boyutu gibi parayla ilişkimizi de şekillendirmektedir. Ruhsal sorunlar ise hem iş yaşamındaki ilişkilerdeki sorunlara, girişimcilik sorunlarına, sıklıkla amirlerle çatışmalı ilişkilere, özgüven problemlerine ve daha pek çok şeye etki eder ki bunların çoğu günün sonunda kişinin normalde kazanabileceğinden daha düşük seviyelerde kazanmasına ve/veya para yönetimini iyi yapamamasına gerek savurganlığa veya yatırım yapması gereken yerde aşırı tutuculuğa neden olur.
Aynı zamanda çoğu ruhsal zorlanma verimli bir şekilde çalışmayı ve odaklanmayı zorlaştırmaktadır.
Ruhsal sorunlar daha az kazanma ve düşük refah düzeyiyle ilişkisini gösteren çok sayıda araştırma sonucu vardır.
Parayla ilişkimiz de ruhsal örgütlenmemizin ve sorunlarımızın kendini dışa vurduğu alanlardan biridir. Para yönetimi paranın kazanılması gibi durumlar ruhsal durumumuzdan etkilenir.
İstikrarlı giden ruhsal destek sürecinde kişinin gelirini artırması mali dengesini daha sağlıklı bir şekilde oluşturması ne az rastlanır ne de şaşılacak bir durumdur. Farkındalık düzeyi yüksek çok sayıda kişiyse parayla ilişkisini düzenlemek için terapiye başlar.
Psikoterapide de kolay ve kestirme yol yok
Biri size üç ayda enstrman çalmayı, iki ayda yabancı dil öğrenmeyi, kısa sürede bir sporda uzmanlaşmayı, birkaç ayda yazılım öğrenmeyi, birkaç haftada fazla kilolarınızdan kurtulmayı vaadettiğinde bunun son derece cazip geleceğine eminim. Toplum olarak emeğe inancımız ve sabrımız son derece az. Zaman ayıracaksınız, bedel ödeyeceksiniz. Kısa sürede mucize şansın yaver gitmesi gibi beklentiler bizi bazen yol almak için sarfetmemiz gereken çabayı sarfetmekten alıkoyabiliyor. Hayatlarını define bulmaya yada altılı tutturmaya adayan insanlar bu zamanı ve emeği çalışarak yaşam standartlarını yükseltmeye harcasalar neler değişirdi. Yada bir ayda diyet denemeleri üst üste konulsa zaten normal bir diyet için gerekli zamana ulaşır. Veya iki ayda yabancı dil öğrenmeye çalışma ve hüsrana uğramalara giden zaman üst üste konulsa ve sakin dengeli bir şekilde çalışılsa normal hızda yabancı dil öğrenmek için aslında çoğunlukla yeterlidir. Az verip çok almaya çalışmak bir kumarbazın hayalidir. Bu zaman için de, para için de, emek için de geçerli. Tekrar tekrar kısa zamanda hızlı yol almaya yönelik yöntemler denemek bahtınızın dönmesini bekleyerek tekrar tekrar bahis oynamaktan farksız.
Şans ve talihten medet ummak başlı başına büyük bir talihsizlik. Burada da şanslı olmayı beklemeyin. Hızlı yoldan şipşak bu işi halledeceğim diyorsanız önce biraz derin bir nefes alın ve sakinleşin. Birkaç ayda yabancı dil öğrenmeye, bir enstrümanı iyi şekilde çalmayı öğrenmeye, yeni bir işte uzman olmaya.. ilişkin tüm vaatler gibi üç beş seansta çözme vaadi de bana pek etik görünmeyen bir pazarlama hilesi. Bu süreç çaba ister, zaman ister, maddi manevi fedakarlık ister, kararlılık ve istikrar ister. Bunları ortaya koyarsanız spor, enstrüman, dil, diye vs gibi terapi konusunda da çoğunlukla doyurucu sonuçlar alırsınız.
Uzun süren kararsızlık çoğu durumda “kötü karar”dan daha kötüdür
Ruh sağlığı alanında doğru uzman bulmak gerçekten ciddi bir mesele. Türkiye de bir ruh sağlığı yasası yok, psikologlar meslek yasası yok ve bu durum bir çok suistimale zemin hazırlıyor. Hiçbir terapi bilgisi veya deneyimi olmayan bir profesör psikoloji bölümündeki akademisyenliğine güvenerek 55, 60 yaşında “ben terapistim” diye sahaya atlayıp “bu problemleri üç beş seansta çözerim gibi” toy ifadelerle ortalıkta gezebiliyor. Dışardan bakan bir insanın bunu anlayabilmesi görebilmesi gerçekten zor. Bu tür örnekler o kadar fazla ki insanların bu konudaki hassasiyetlerine hak vermemek ve tereddütlerini anlamamak mümkün değil.
Diğer taraftan mükemmel uzman ve kusursuz müdahale olmadığını da söyledik. Doğru karar verdiğinizden en başta emin olmanız çok zor. Çoğu durumda çalıştığınız uzmanın muazzam becerilerle donatılmış olması da gerekmez. Ortalama yeterlilikte bir uzman yüksek olasılıkla işinizi görecektir.
Yoğun kararsızlık yaşıyorsanız bu yine terapi ile üzerine çalışmanız gereken genel bir problem olabilir. Hata yapmak, çoğu senaryoda harekete geçemeden aylar yıllar kaybetmekten çok daha iyidir. İyi kötü içinize sinen birini bulduğunuzda gerisini biraz zamana bırakmak sizin için en iyisi.